10 Aralık 2012 Pazartesi

Dünya Küçük


Parapsikolojiyi işin içine bulaştırmadan,  hepimizin başına ilginç tesadüfler gelmiştir. Bazen bunlar bir kıvılcım çakar ve işin peşine düşeriz; veya eksik parçalar bir araya gelir yap-boz tamamlanır. Hiç ummadığımız yerlere gideriz.

Geçenlerde ne dinlesem diye plaklarımı karıştırıken “Transit Express”i çekip çıkardım. Fransız ekolünü çok sevmesem de bu grubu ve özellikle 2. albümleri olan “Opus Progressif”i beğenirim. Kaliteli bir fusion grubudur. Bu plağı yanlış hatırlamıyorsam geçen sene Kadıköy Dipsahaf’tan almıştım. Türkiye’de bunu bulmuş olmama hala şaşkınım. Neyse, herzaman ki gibi kanepeye uzanıp müziği dinlerken plak kabını incelemeye başladım. Bu hiç vazgeçemediğim bir alışkanlığımdır. Bütün plak kaplarını ezbere bilsem de yine de elimde dolandırıp göz atarım hep. Plak sevgisi böyle bişey işte, düşüremezsin elinden, sever okşarsın sürekli...

Albümde en sevdiğim şarkılar olan son 2 şarkıyı (opus progressif part 1 & 2) dinlerken bir anda grupta keman çalanın kim olduğunu merak ettim. Sayısız grup ile ilgili araştırma yaptığımdan genelde isimleri bilirim veya bir şekilde duyarım. Ama Transit Express için hiç böyle birşey yapmamıştım. Kabın arkasını çevirdiğimde “David Rose” ismi ile karşılaştım. Sadece son 2 şarkıda çalmıştı. Sonra kendi kendime sordum bu David Rose Amerikalı Fred grubunun kemancısı David Rose olabilir mi? diye.

-Kısaca Fred’e değineyim: Fred zamanında albümleri yayınlanmamış, oldukça başarılı bir Fusion (her ne kadar ilk albümleri olan Fred bir psychedelic albüm olsa da devamında yapılan “Notes on a Picnic” ve “Live at the Bitter End” kayıtları tam anlamı ile Fusion temellidir.) grubudur. Grubun gitaristi Joe DeChristopher tarafından tutulan kayıtları 90’lar dan sonra cd olarak basılmış ve gün yüzüne çıkmıştır. Amerika, 70’ler de Avrupa ile olan müzik yarışında nal toplamış olmasının altında belki de Fred gibi oldukça yetenekli ve başarılı grupların değerlerinin bilinmemesi yatıyor olabilir.Fred, ilk dinlediğimden günden beri en sevdiğim Amerika’lı gruplar arasında üst sıralarda yer almıştır.-

İsim benzerliğidir diye düşündüm çünkü o zaman dünya bu günkü kadar küçük değildi diye bir önyargım vardı. Amerika ve Fransa arasında koca bir okyanus bugün de mevcut ama iletişim (ve karşılıklı etkilşim) anlamında o günler ile bu günler arasında ki fark çok daha büyüktü.

Denir ya hep: “Önyarılarından kurtul!” diye...Çünkü hayatta herşey mümkün; tıpkı David Rose’un Fred’den sonra Fransa’ya yerleşip “David Rose Group” adı altında Fransa’nın üst düzey müzisyenleri ile grup kurup tam  6 solo albüm çıkarması ve Transit Express’te çalmış olması gibi.

Enteresan ama kapta adı geçen David Rose, aklıma ilk gelen ama ihtimal vermediğim kişiydi. Güzel bir tesadüf oldu. En azından müziğini sevdiğim bir adamın ortadan kaybolmadığını, dinleyecek birçok materyal bıraktığını öğrendim. Hiç ortada yokken, gözleri kapatılan ve eline çikolata tutuşturulan çocuğun gözleri açılınca çok kısa şaşkınlığı takiben yaşadığı mutluluğun daha az mimikli ve volümlü haliydi hissettiğim...   
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder