Spirit, Psychedelia döneminin önemli aktörlerinden biridir.
Dönemin müzikal anlamda en hızlı ve etkin iki ülkesi nden biri olan Amerika’dan
(diğeri İngiltere) çıkan ve bugün bile tartışmasız en başarılı Psych
albümlerinden biri kabul edilen “Twelve Dreams of Sardonicus” grubun 4. Albümü
olarak 1970 yılında piyasaya çıktı. Şahsen katıldığım birçoklarına göre albüm
Spirit’in açık ara en önemli albümüdür.
Albüme geçmeden önce biraz hikayelerine değinmek lazım.
60’ların ortalarında kurulan California’lı “The Red Roosters” Sprit’in
temelidir diyebilirim. 14 yaşındaki gitarist Randy California, Taj Mahal’den
bildiğimiz davulcu Ed Cassidy, Basist Mark Andes ve Vokalist Jay Ferguson’dan
oluşan grup kısa süre beraber takıldıktan sonra dağılır. Bu arada Ed Cassidy, Randy
California’nın annesi ile evlenir ve üvey de olsa baba-oğul olurlar.
Bu arada baba-oğul New York’a taşınırlar ve çeşitli
gruplarda çalmaya başlarlar. Bu arada enteresan birşey olur. Bir gün Randy
California bir gitar mağazasında tanıdığı ve muhabbete başladığı Jimmy James
adında birinin “Jimmy James and the Blue Flames” adlı grubuna katılır ve bir
süre çalar. Ancak İngiltere’den teklif alan Jimmy James, Randy’e kendisi ile
gelmesini ister ama yaşı 15 olmasından dolayı Randy gidemez. Jimmy James kim
mi? Sonradan Jimmy Hendrix olarak bildiğimiz kişinin ta kendisi..
1967’de evleri California’ya dönen baba-oğul eski grup
elemanları ile karşılaşır ve Klavyeci John Locke’u da aralarına alarak aynı yıl
“Spirit” i kurarlar ve ilk albümlerini 1968’de yayınlarlar.Twelve Dreams of Dr. Sardonicus grubun bu kadrosu ile
çıkardığı son ama en etkileyici yapıttır. “Rüya” üzerine tematik bir çalışma
olan albüm Psycheledia sound’una verilecek en başarılı örneklerden biridir.
California, genç yaşına rağmen başarılı bir şekilde kullandığı fuzz gitar ile
deneysel tarzda takılır ve bu sound albümün en temel unsurlarından biri olarak
karşımıza çıkar.John Locke’un moog klavyesi ve Ferguson’un atmosfere uygun
vokal performansı yine ön plandadır.
Zaten albümde ki 12 şarkı (orjinal LP versiyonu) bu üç ismin bestesidir.
Grubun önceki albümlerinde de belli noktalarda görülen
Fusion(Jazz Rock) az da olsa albüme serpiştirilmiştir. Ancak uçuk ses
efektleri, fuzz gitar ve moog albümü Psychedelia veya en fazla Proto Prog
çizgisine oturtmakta. Uriah Heep’te gördüğümüz fazla back vokal kullanımı bu
albümde de mevcuttur. Ses efektleri ve California’nın harika soloları ile
birleşen arka sesler yaratılan atmosferde etkilidir. Kısa şarkılardan oluşan,
Dr. Sardonicus’un 12 rüyasını anlatan albüm, baştan sonra aynı seviye de
ilerler. Kalite hiç düşmez. Sound’da ufak tefek değişiklikler, yönelimler olsa
da tepe nokta hep korunur.
Grubun hikayesi ne burada başlar ne de burada biter. Ben
sadece ellerinden çıkan en iyi işi biraz anlatmaya çalıştım. Bu albüm Spirit
için bir dönemin, daha doğrusu en iyi döneminin sonu olmuştur.
1969’da 3. Albümleri
olan Clear’ın turne yoğunluğundan dolayı
açılış grubu olmalarına rağmen Woodstock’a katılamamışlardır. Yerlerine bu görev
Jimmy Hendrix ‘e verilmiştir. Vokalist Ferguson ve Basist Andes grubu
bırakıp “Jo Jo Gunne” e transfer
oldular. Grubun esas adamı Randy California geçirdiği bir kaza sonucunda
yaşadığı kafa travması, çok yakın arkadaşı Jimmy Hendrix’in ölümü ve aşırı
uyuşturucu kullanımı yüzünden bir süre gruptan kopmuştur. Belki de bu çok
yetenekli gitaristin gözlerden biraz uzak kalmasını da bu yaşadıklarına
bağlamak lazım. Çıkardığı solo albümler ve 74’de isim hakkına sahip olarak gruba
geri dönmesi onu hiçbir zaman hak ettiği noktaya getirmedi. Kendisi ile ilgili
başka bir gerçek hikaye de grubun 1968 yılında çıkardığı ilk albümüde bir
California bestesi olan “Taurus”un Jimmy Page tarafından “Stairway to Heaven” bestesinin
ilham kaynağı olarak kullanılmasıdır. Spirit ile 69’da Amerika turnesinde
tanışan Led Zeppelin ayrıca yine ilk albümdeki “Fresh Garbage” adlı şarkıyı da
canlı performanslarında çalmıştır. California ile ilgili en üzücü hikaye ise
Hawaii’de 12 yaşındaki oğlunu boğulmaktan kurtarırken boğularak ölmesi olmuştur.
Albüm, çıktığı sene grubun önceki albümleri (özellikle 1969
da çıkan “Clear”) kadar ilgi görmese de yıllar içerisinde geldiği nokta
inanılmaz olmuştur. Tür’ün dünya da yapılmış en önemli albümlerinden biri olarak
kabul edilmesinin yanında Beatles, Doors, Love..vb. gibi grupların çıkardıkları
albümler ile kıyaslanır oldu. Şahsen benimde pek sevdiğim ve sık sık pikapımda
döndürdüğüm bu albümü edinin ve dinleyin derim...