Tarifi kolay olmayan gruplardan biridir Catapilla. 60
sonlarında kurulan grup, isim seçme konusunda çok zorlanmamıştır diye
düşünüyorum. Kendilerine ilham veren “şeyi” grup ismi olarak seçmeleri çok
olası; her ne kadar Catapilla, (Caterpillar) tırtıl demek olsa da. Aynı tabir Jefferson
Airplane’in White Rabit şarkısının sözlerinde de geçmektedir ama konunun tırtıl
ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.
Catapilla gerçekten oldukça farklı bir o kadar da yaratıcı
bir gruptur. 1971 ve 72 yıllarında üst üste 2 albüm çıkardıktan sonra resmen ortadan
yok olmuşlar . Bildiğim kadarı ile saksafoncu Robert Clavert dışında müzkal
kariyerine devam eden kimse yoktur.
71 yılında aynı adla çıkardıkları ilk albüm janra anlamında
tarifi oldukça güç bir albümdür. Temelinde Fusion (jazz-rock) motifleri olsa da
genel anlamda Fusion veya Jazz gruplarından keskin biçimde ayrılan tarafları
vardır. En başında da vokalist Anna Meek gelmektedir. Aslında grup ilk
kurulduğunda kardeşi Jo Meek düşünülmüş
olsa da vokal Anna’ya emanet edilmiştir.
Sıradışı bir tarzı olan Meek’in sesi uçlarda gezmekte, bazen Aletta
(Saturnalia), bazen Dagmar Krause (Henry Cow) bazen Inga Rumpf
(Frumpy/Atlantis) bazen de catherine Ribeiro (Catherine Ribeiro & Alps)
olmaktadır. Bu 4 sesi tanıyanlar saçmaladığımı düşünebilir ancak Anna Meek’i
dinlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Dediğim gibi Fusion temelinde olsalar da Psychedelia, Heavy,
Avant-Garde ve deneysellik müziklerinde sıkça rastlanılan akımlardır. 4
şarkıdan oluşan ilk albümün 24 dakikalık epic çalışması “Embryonic Fusion”
yaratıcılığın güzel bir örneğidir. Şarkı saksafon önderliğinde keskin iniş
çıkışlara sahiptir. Anna Meek’in şarkının orta bölümlerinde gitar solo sonrası
yaptığı vokal Novalis’in vokalisti Mühlböck’ün Brandung albümünde Dämmerung
yorumuna benziyor. Albümün ilk şarkısı Naked Death ise görece daha kısa (15
dakika) bir şarkı. Anna Meek’in şizofren performansı ile başlayan emprovize mainstream
fusion temelinde devam eden müthiş bir gitar solo ile sonlanan harika bir
çalışma. Albüm baştan sona uçlarda gezer ve nereye sürüklendiğinizin farkına
bile varamazsınız.
İkinci Albümleri olan “Changes” da ilk dikkati çeken unsur
grubun kendini geliştirdiğidir. Daha ayağı yere basan, daha sakin bir albümdür.
Sanki ilkinde ki fırtına ve kaos bu albümde yerini dinginliğe bırakmıştır. Fusion
temeli korunmuş ancak ilk albümde ki heavy unsurlar burada kendini yoğun olarak
space ve psychedelia’ya bırakmıştır. Albüm genelinde saksafon kullanımı yine
yoğundur. Daha duygusal ve göklerde gezen bir albümdür. İlk albüme kıyasla iniş
çıkışlar o kadar yoğun değildir. Anna Meek tarafında da değişiklik göze çarpar. İlk albümde sıkça başvurduğu
çıkışlar bu albümde pek görülmez. Bu sefer Dagmar Krause’dir (Henry Cow) kendisi.
Vokal neredeyse albümün tamamında echo’ludur. Özellikle 2. Şarkı Charing Cross’ta
ki performansı oldukça etkileyicidir. Hem
vokal hem de albümün genel atmosferi space-fusion diye uydurabileceğimiz, pek eşine
rastlanmayan bir janraya taşır bizi.
Catapilla her 2 albümde de sizi alır başka başka diyarlara götürür. Hayal gücünüzün sınırına bağlı olarak
bir süre sonra nerede olduğunuzu şaşırırsınız. İlk başta belki müziğe ve gruba alışmak kolay
olmayabilir. Ancak sebat etmenizi
öneririm, çünkü son derece kaliteli, özel ve daha da önemlisi etkileyici bir
gruptur. Frekansı yakaladıktan sonra kendinizi Catapilla’nın ellerine bırakın.
Bilinçaltınızın izdüşümüne götürecektir sizi...
Sizin yazınızdan sonra grubu dinleme fırsatı edindim. Gerçekten de çok farklı bir tarza sahip bir müzik kuruluşu. Paylaşım için teşekkürler. Saksafon Kursu İzmir
YanıtlaSil