Rod Evans ismi pek
çoğu için ilk başta pek birşey ifade etmeyebilir ama kendisinin Deep Purple’ın
ilk vokalisti olması ve büyük bir skandalın merkezinde konumlanması onu
hakkında konuşulması gereken biri yapar.
Aslında Rod Evans için herşey çok güzel başlamıştı. Kariyerine
60’ların başında çeşitli gruplarda vokalistlik yaparak start
vermişti. Bunların arasında en önemlisi Ian Pace’in de dahil olduğu “The Maze”
adlı gruptur. Düzgün fiziği ile aynı zamanda modellik yapan Evans, 1968’de
kurulan ve ismi tarihe Mark 1 kadrosu diye geçen ilk Deep Purple oluşumunda
yerini aldı. Evans ve Paice ikilisinin gruba katılmasında esas odak nokta Evans’tı.
Hatta Paice’ın Deep Purple’a (eski adıyla Roundabout) gelmesinde aracı olan
kendisi olmuştu.
Sırasıyla “Shades of Deep Purple”, “The Book of Taliesyn” ve
“Deep Purple” albümlerinde yer aldı. Grubun ilk hiti olan “Hush” ı onun sesi
ile tanıdık. Hush Amreika’da top 40’ta 4. Sıraya kadar yükseldi. Bu başarıda
Evans’ın etkisi oldukça büyüktü.
Ancak grup içinde değişim isteği ağır basmaya başladı. Bir
tıkanmışlık vardı ve aşılması gerekiyordu. Kan değişimi lazımdı. Grup, müzikal
anlamda biraz daha sertleşmek istiyor ve Evans’ın balad türü şarkılara uygun
sesi bu değişim için yetersizdi. Bu süreçte tek kurban Evans değildi. 3. Albümden
sonra Ian Paice, Ritchie Blackmore ve Jon Lord bir araya geldiler ve Rod Evans
ile basist Nick Simper’ın grubu daha
ileriye götüremeyeceklerine karar verdiler ve yerlerine vokalist ve basist
aramaya başladılar. Bu arada Evans’ın evlenmek üzere olduğu kız arkadaşının oldukça
zengin bir aileye mesup olması ve yine Evans’ın aktör olma hevesi müziğe olan
ilgisini zaten azaltmaya başlamıştı.
Sonunda Evans’ın grupla işi bitmişti. Pek hoş bir gidiş
olmamıştı. 1971’de single çıkaran Evans, 1972’de “Captain Beyond”da boy
gösterdi. İstenilen başarının gelmediği 2 albümden sonra uzun süre müzik piyasasından
kayboldu, ta ki 1980 yılında çok enteresan bi olay ile gündeme gelene kadar.
Bir menajer 1980 yılında bir şekilde boşluktan yaralanıp “Deep
Purple” grubunu Evans temelinde kurmaya kalktı. Kurdu!!!! da....Skandal, Evans’ın
bu projede yer alması oldu. İsim hakkı onun değildi ve güvendiği menajerler bu
sahtekarlığı Steppenwolf için de yapmaya çalışmış ama Jon Kay’in isim hakkını
koruması ile başarıya ulaşamamışlardı.
Mayıs-Eylül 1980 arasında sahte Deep Purple Kuzey Amerika’da
(Meksika, Amerika, Kanada) turnelere çıkmaya başladı. İş o kadar ilerledi ki
Warner Bros. un ortağı olduğu Warner Curb firması ile albüm anlaşması yapıldı. Albüm
çıkışı için planlanan tarih kasım 1980’di. Hatta 2-3 bestenin kaydı dahi
yapıldı. Ama kaçınılmaz son, albüm
planlarını sonsuza dek engelledi. Gerçek Deep Purple, sahtesine dava açmıştı ve kazanması
uzun sürmedi. Sahte Deep Purple’ın bütün faaliyetleri mahkeme kararı ile
durduruldu. Tabi ki ihale Rod Evans’a
patladı. Çünkü grupta tek gerçek Deep Purple'lı olan oydu ve diğer
grup elemanları kiralıktı. Bu dava sonucunda Evans 700.000 $’ yakın bir ceza
aldı ve ilk üç Deep Purple albümünden olan tüm haklarını sonsuza kadar
kaybetti.
Bu büyük skandaldan sonra Rod Evans bir daha asla müzik
piyasasında görünmedi...
Not: Sahte Deep Purple’ın 1980 Meksika konserinde kaydedilmiş Smoke on The
Water videosunu youtube’da bulabilirsiniz. “bogus deep Purple” diye aratmanız
yeterli. Smoke on the Water, Evans Deep Purple’dan ayrıldıktan sonra, Ian
Gillan’lı dönemde çıkan bir şarkıdır. Bu da ayrı bir ironi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder