Yıllardır kendimce müzik dinlerim, yazı yazarım; en önemlisi
sohbet ederim. Doğal olarak konuşulan konular hep -göreceli olarak- “güzel”
olan üzerindir. Vasat gruplar için tek bir cümle kurmayı bile gereksiz görürüz.
Cümle kursak da içinde pozitif anlamda bir
kelime bile yoktur açıkcası.
Bazı istisnalar yok değil. Eğer grup, kariyeri boyunca harika
bir albüm çıkarmış ve devamında işler iyi gitmemişse, ağır eleştirilse dahi o “kötü”
olanda zorla bir parça güzellik aranır; hatta bulunur. En azından kaale alınır.
Bazı grupların bu şansı hiç olmaz. Belli ki bir heves ve güzel hedefler ile girilen
o stüdyo onlara istediklerini vermemiştir.
Boline, daha yeni öğrendiğim Danimarkalı bir grup. İlk ve tek
albümlerini 1982 yılında çıkarmışlar. Grup ile ilgili gözüme çarpan en önemli
konu, 1978 yılında kendi adı ile albüm çıkaran multi-enstrümantalist Tomrerclaus’un
da grupta olması. Bu ilk albümü, 2002
yılında çıkardığı “En Spade er en Spade” kadar başarılı olmasa da kendisi
hatırı sayılır bir müzisyendir.
Boline, kısa şarkılardan oluşan “Crossover” “pop” “Senfonik”
ve zaman zaman “Folk” ezgileri farklı vokal anlayışı ile yansıtmaya çalışan,
repetitif melodilerin olduğu vasat bir albümdür. Müzikal anlamda bir yaratıcılığı
veya yeniliği yoktur. Enstrüman kullanımı oldukça sıradan.
Albümü gözümde vasat yapan değerleri sıralasam da yine de güzel,
kulağıma hoş gelen anlarda yok değil. Öncelikle dinamik bir albüm olduğu kesin.
Klavye kullanımı belli bölümlerde hoşuma gitti. 2 küsür dakikalık “White Room” güzelce
bir şarkı. “Alliance”’daki keman ve atmosfer hoşuma gitti. Bana Nekropsi’yi
hatırlatan “La Dot” da fena olmayan bir şarkı.
Göreceli olarak kötüye kötü demek kötü birşey değil bence;
sadece bazen acımasız gibi geliyor bana. En azından verilen çabayı
düşündüğümde. Boline, türünün en önemli örneklerinden biri olmasa da sundukları
müzik vasat olsa da, yine de değerlendirilmeyi hak eden, binlerce kaybolmuş
albümden sadece bir tanesi. Unutmayın ki
bu “vasat” dediğim müzik o dönemin dinamiklerine göre vasat. Bugün yapılan
müzik için böyle bir karşılaştırma yapmıyorum. Görünen o ki gün geçtikçe
müzikte kirlilik artmakta ve daha iyi şeyler üretme ihtimali ve isteği zayıflamakta,
yani yenisi bir öncekinden daha iyi değil.
Yeni bir müzikal devrim gelmez ise o “vasat” dediklerimizi
baş tacı yapabiliriz bir gün. Zaten 90’lardan sonra Avrupa’da eski albümlerin
gün yüzüne çıkarılması veya yeniden basılmasının en önemli nedeni hala daha
iyisinin bulunamamış olması değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder