15 Mayıs 2012 Salı

Vokal(siz)!


Progressive Rock gruplarının ortak noktalarından biri de  genelde bir vokaliste sahip olmamalarıdır. Muhtemelen ihtiyaçları yoktu. O kadar uzun, vokalsiz, enstrümantal pasajlarda vokalistin rolü ne olabilirdi ki?

Bu ihtiyacı grupta çalan ve sesi en iyi olan ile karşıladılar. Müzik ön planda olduğundan çok ta kötü tepki almadılar zamanında. Mesela Eloy...2. albümleri “Inside” ı çıkarmadan önce bazı politik sebeplerden dolayı vokalist Erich Schriever gruptan ayrılmış, gitarist Frank Bornemann hem gitar hem lead vokal yapmak durumunda kalmıştır. Müthiş bir sese sahip olmamasına, bu durumun kendisi tarafından bilinmesine ve bir vokalist arayışına girmesine rağmen Eloy hayranlarından gelen yoğun isteği kırmayıp vokal yapmaya devam etmiştir. Grup bu albümle beraber uzunca sürecek  başarılı bir albüm serisi yakalamış ve bugün hepimizin bildiği o şöhretlerinin temelini atmışlardır.
Comus’ta da durum pek farklı değil. Benim için müzik tarihinin en önemli albümlerinden biri olan “First Utterance” ın baş yapıtı “Drip Drip”’in vokalini grubun beyni ve gitaristi Roger Wooten yapmaktadır. İşin enteresan tarafı, bu şarkıyı ilk dinlemenizde Wooten’ın sesi pek çoğuna göre itici gelmektedir.  Pek çoğu diyorum çünkü yazı yazdığım birçok yabancı site ve blogda Wooten ile ilgili ortak görüş budur. Ta ki şarkıya aşık olup birkaç kere üst üste dinleyene kadar...şimdi bendeki kanı da bu şarkının başka biri tarafından bu kadar başarılı söylenemeyeceği yönünde...

1969’da daha bizde reşit sayılmayan yaşta kurduğu Mythos grubu ile 2 yıl sonra çıkardıkları aynı adlı albümlerinde gitar, synth, flüt çalan, şarkı sölerini yazıp besteleri yapan Stefan Kaske aynı zamanda grubun vokalistiydi. İyi bir vokalist olmadığını kendi bile kabul etse de sesi Mythos’un kaotik, karanlık kimliği ile çok doğru örtüşüyordu.

Geçenlerde vefat eden ünlü Danimarkalı grup Alrune Rod’un hem basisti hem de vokalisti Leif Roden’da fanlar tarafından tarzı sevilen bir isimdi. Özellikle ilk albümleri Alrune Rod (1969) ’da “Bjergsange” ve “Resjen Hjem” ve en popüler albümleri olan “Hej Du” da “Perlesoen” performansları grubun Van Der Graaf Generator vari duygusal ve içsel kimliği ile mükemmel düzeyde uyuşmaktaydı. 

“Guru Guru”’nun gitaristi Ax Genrich, Renata Knaup dışında “Amon Düül 2”’de vokal yapanlar, “Fred”’den David Rose ve Mike Robinson...vb. ile bu listeyi daha da genişletebiliriz.

Yukarıda ki örnekler göreceli olarak sesleri mükemmel olmayan ama çok sevilen müzisyenler. Zaten birçoğu da bu konuda hiç birzaman iddialı olmamışlar.  Bunun aksi örnekleride var: Van der Graaf Generator’un büyük üstadı Pete Hammill, Focus’tan Thijs Van Leer...vb. bir enstrüman çalsalar vokal güçleri ile de ön plana çıkmışlardır.

Tabi öyle vokalistler var ki kendi başlarına birer enstrüman diyebiliriz. Buna en güzel örnek David Byron olurdu. Onun lakabı, sanırım Ken Hensley tarafından konulmuş olan, bir enstrümanı çağrıştırdığından, “Davotron” du. Muhtemelen Mellotron’dan türetilmiş bir isim...

Şarkının ruhu müzikte, müziğin ruhu da onu yapanlardadır diye düşünürüm hep. Vokal sanki pastanın üzerine konan çikolata parçaları veya krema gibi. Kremanın iyi olması için pastanın içeriğinde kullanılan malzemelere uygun olması şart. En azından benim için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder